16 Eylül 2010 Perşembe

Sınırların Ötesinde

   Mülteci sorunu dünyanın belli başlı insani sorunlarından biri. İstatistiklere göre dünya nüfusunun %3'ü heniz yerleşik değil ve daha iyi bir hayat uğruna gelişmiş ülkelerin sınırlarını kara ve deniz yoluyla zorlamaya devam ediyor. Rakamlara bakıldığında sonuç ibretlik, 350 milyondan fazla insandan bahsediyoruz.




        Mülteciler hakkında çocukluğumdan beri bir şeyler duyardım ve ne zaman adliyenin önünde toplanmış, teslim için bekleyen o insanları görsem içimden bir şey kopardı, acımadan da öte bir şeydi bu, acımayı sevmem zaten. Bu insanları ve ellerinden alınmak üzere olan yeni bir yaşam umudunun yok oluşunu görürdüm. Neden buradalar diye düşünürdüm başkaları anlık acımaların peşindeyken. Belki de topluma düşkünlüğümün temellerini ufacık bir çocukken atmışımdır. Dünya nimetlerinin %99'unun dünya nüfusunun sadece çok az bir kesiminin elinde olduğunu öğreneli çok olmadı, birkaç sene. Bu birkaç sene hayatımı kökünden değiştirdi ve yaşama amacıma da bir yön verdi. Hazır insanlıktan bahsederken, mülteci sorununu es geçmek olmazdı.

       Sınırlar neden var diye düşünür dururum, neden umutlar, hayaller bir duvarla çitle sınırlandırılır çok merak etmişimdir. Globalleşme masalının bir karakteri değilim, sadece dünya küçük bir köydür masalını dinlemeyi ve de kendimi avutmayı seviyorum. Politikasını da ekonomisini de bir kenara atıp elele tutuşmuş insanlar görme hayalim çocukluğumdan beri dinmedi. Belki delirmeye başlıyorumdur her ümit arayıcısı gibi ben de. İstatistikler de hümanist birini akıl hastası yapmaya yetecek kadar korkutucu tablolar seriyor insanın gözünün önüne.

      Dünyanın savaşlarla, iç karışıklarla çalkalanmış ülkelerinde ise mülteci krizinin durumu daha ağır. Berlin utanç duvarının yıkılmasında beri diğer utanç duvarlarının da yıkılması gündemde. Nitekim hiçbir halk bu dyvarlara gönüllü de değil. Karşı duvarda sevdikleri, akrabaları, geçmişleri dururken bu insanlardan duvarları, çitleri desteklemeleri beklenemez. Umutları, hayalleri, sevdikleri ellerinden alınmış insanlara yasal dayatmalar getirilemez, dinletemezsin sözünü hiçbir şekilde. Nerelerde peki bu utanç duvarları en çok? Dünyanın sorunlu bölgeleri ağırlıkta olmak üzere şöyle bir tablo var önümüzde; Ortadoğu, Güney Amerika, Doğu Asya ve Güney Avrupa.

    İrlanda, Belfast'ta iki mahalleyi ayıran,

    İsrail, Batı Şeria'da Filistinlileri anavatanlarından ayıran,

    Meksika, ABD sınırında kaçak göçü önlemek için örülmüş,

    Kuzey Afrika Ülkeleri (Tunus, Fas, Cezayir vs.), Avrupa'ya olan göçü önlemek için,

    Kuzey Kore, Güney Kore'yi Kuzey'den ayıran (daha doğrusu tek milleti iki devlet yapan) utanç duvarları mevcut. Bu duvarlar günden güne büyüyor. Aslında bu sınırlar insanlığı ayırıyor, devletleri değil. Utanç duvarlarının önünde durup ilerisini göremeyen insanlar, bugün duvarlara diğer taraftaki sevdiklerinin fotoğraflarını yapıştırıyorlar. Hükümetler göremiyor, görmek istediğini gören gözler vardır etrafta her zaman, devlet oluşumları da bazen bu gözleri kullanmayı tercih ediyor.

    Peki görmezden gelmek soruna ne derece etki ediyor? Sadece 2008 yılında ölen mülteci sayısı 2000'den fazla. İnsanlık değerlerinden dem vuranlar, kamyonlara insan değilmişler gibi tıkılan ve de havasızlıktan ölen insanlar için ne yaptılar? Ege sularında her sene Türkiye üzerinden Yunanistan'a geçmeye çalışıp boğulan insan sayısının azalması için kim ne yaptı? Yapılanların sayısı sebep olunanların yanında neredeyse sıfır! Annemin adliyenin önündeki mültecilere ekmek verip de polis tarafından azarlandığı günü hiç unutmayacağım... O insanların o ekmeğe bakan gözlerini de...

    Kimse sevdiği için kalkıp göç etmez. Sosyolojinin alanı olan bu konuyu uzmana bırakmak gerek ama toplumları göçe zorlayan sebepler de ilköğretim çocukları tarafından bile biliniyor. Kavimler Göçü en basit örneği bizim için. Asya'da ekmek su bol olsa kim kalkıp Anadolu'nun derdine düşerdi acaba? Kimse vatanından eğer geçerli sebebi yoksa ayrılmak, koparılmak istemez. İstisnalar varsa da kaideyi bozmaz!

    Sınırlar daralıyor, utanç duvarları yükseliyor... Hayaller ve umutlar tükeniyor. Birileri aynı ülkede farklı kaderleri yaşıyor duvarlar yüzünden. Peki biz payımıza düşenden ne kadarını yapıyoruz?

2 yorum:

  1. Benim için dramatik ve hüzünlü bir yazı. Bizim büyüklerimiz de muhacirlik yaşamışlar. Osmanlı akıncılarından, avrupadan gerisin geriye göç etmek zorunda kalmışlar...:(

    YanıtlaSil
  2. bizler de aslında türk milleti olarak mülteciyiz, evet.

    YanıtlaSil