29 Kasım 2011 Salı

Durdurun Şu Cinayetleri: Ukrayna Hayvan Katliamı!

Geçtiğimiz haftalarda gündeme bomba gibi düşen FIFA hazırlıkları için futbol hazırlıkları ''nedeniyle'' sokaklardaki binlerce kedi ve köpek canlı canlı yakılma tehlikesiyle karşı karşıya! Ukrayna hayvan katliamlarıyla ünlü bir ülke; çünkü bu ülkede sokak hayvanları sevilmiyor. Yetmezmiş gibi bir de işkence edilerek öldürülüyorlar. FIFA'nın Ukrayna'ya maçların oynanacağı bölgeden hayvanları uzaklaştırması için para ödediği söyleniyor. Ukrayna'nın ise bu parayı ne amaçla kullandığı meçhul. Lütfen şu fotoğraflara bakın ve bana insan olarak ne hissettiğinizi söyleyin.






    
   Normalde bu tür fotoğraflar paylaşmam ve bundan üzüntü duyarım. Bu kez durum farklı! 250.000 hayvanı kurtarmaktan bahsediyoruz. 80 milyon nüfusu olan bir ülkede imza toplamak zor olmasa gerek ama gelin görün ki Doğuş Bey'in saksısı, Cebeci'nin panpişleri diyen halkımız, bu tarz haberleri hayvan haklarına yeğliyor. Lütfen bu cinayetlere duyarsız kalmayalım ve bir imza da biz atalım ve bu mesajın yayılmasına katkıda bulunalım!


                EN İYİ DOSTLARIMIZ: HAYVANLAR İÇİN BİR İMZA LÜTFEN!


   İmzalayabileceğiniz platformlar şunlardır:


  


                                                                       

18 Kasım 2011 Cuma

Dünyanın En Güzel Şehirlerinden Biri: Porto

  '' Seyahat etme tutkumun hiçbir zaman dinmeyeceğini bildiğimden köşeye üç beş kuruş atmıştım. Burnumun dibinde duran Porto cennetini ve civardaki Atlas incilerini keşfetmeden olmaz diyerekten. İyi ki gitmişim dedim ardından; zira Porto ben de müthiş heyecan uyandıran bir şehir haline geldi. Her sokağı, caddesi, binası bana ayrı bir his veriyor ve bunları anlamlandırmaya çalışırken, kendimi başka bir güzellikle karşı karşıya buluyorum. Buyrun Porto...''


    
    Porto’ya gitmeden Portekiz’deydim denmez! Ben de hemen bizim turla Porto gezisine gidiyorum. Kendisi Braga’ya sadece 45 dakika mesafede. Porto bilindiği üzere, futbol takımı ve şarabıyla ünlü bir harikalar diyarı. Şehre girer girmez içimden ılık bir his yükseliyor ve kalbim küt küt atmaya başlıyor. Evet bildiniz! Porto’ya aşık oluyorum. Şehri ortadan ayırıp dingin bir şekilde akan, okyanusun yavrusu niteliğindeki nehri bir tam puan alıyor zaten benden. Küçük teknelerin akşam vakti açılıp gezintiye çıkmasını zevkle izliyorsunuz kenardan. Portekiz demek, tarih demek. Hiç mi bozulmazsın be şehir! Neden böyle güzelsin ve alabildiğinde durgunsun diyesi geliyor insanın cidden. Porto bu güzelliklerin sultanı olmaya aday.

    Şehre değişik bir hava veren eski evleri, dinler ülkesi Portekiz’i her şehrinde olduğun gibi burayı da kaplayan kiliseleri, onlarca tarih ve sanat müzesi ve elbette Gaia! Gaia Porto şarabının üretildiği ve onlarca şarap evine ev sahipliği yapan Porto’nun sevimli ve oldukça tarihi bir bölgesi. Konuşkan bir Japon rehber eşliğinde bir şarap evini geziyoruz. 150 yıllık şarapların bile olduğunu öğrenen ben hakikate dumura uğruyorum. Birkaç aklı evvel de fiyatını sormaya cüret edince basıyoruz hep beraber kahkahayı. Japon rehber söyleyeceği miktarla oldukça pahalı bir araba alabileceğimizi söyleyince duymasak da olur diyoruz.



    Şehrin merkezinde 1906 yılında kurulmuş olan dünyanın en güzel kitapçılarından birine uğruyoruz: Lello Bookstore! İçeride fotoğraf çekimi yasak, fakat internette Porto Lello Bookstore diye aradığınızda karşılaşacağınız manzara sizi kendine hayran bırakacak! Kendimi kraliyet balo salonunda gibi hissediyorum ve ihtişamından gözlerimi alamıyorum. Eduard Boubat’ın bir fotoğraf albümünü satın alıyorum Porto hatırası olarak. Oradan Porto stadyumuna gidiyor ve bir dolu fotoğraf çekiyoruz. Söz konusu futbolsa, Portekiz’in ikinci dininden bahsediyoruz demektir. Futbol bir yaşam tarzı ve bana sorulduğunda Türkiye’yle aranızdaki benzerliklerden biri de bu diyorum. 


    Porto Modern Sanatlar Müzesi’ne götürülüyoruz akabinde. Off the Wall sergisini geziyoruz. Dünyanın dört bir yanından tüm eksantrik işler burada toplanmış dersek yalan olmaz! Savaş karşıtı filmlerden ziyaretçilerin kendi izlerini bırakabildikleri odalara, maketlerden tablolara, insan vücudunun hassasiyetini sınamak için kurulmuş düzeneklere kadar tam bir çılgınlık müzesi. Porto’ya gelindiğinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. 


   Porto'ya tur gezilerinden sonra yalnız başıma da birçok kez gittim ve her seferinde şehir ben de başka tatlar ve anlamlar bıraktı. İçinde tarihi ve modernliği aynı anda barındırıp da insanın üstünde doğa üstü etkiler bırakan çok az şehir vardır dünya üzerinde. Lizbon, Porto, İstanbul, Londra ve diğerleri. Hepsi parmakla sayılacak kadar azdır. Bunlardan birkaçını gezme ve yaşama şansını bulduğum için minnet duyuyorum. Şehirler iz bırakır ve her gelip geçen yolcu da kendi izini şehirlerin üzerine... Ben de Porto'ya izler bıraktım, onun ben de bıraktığı izlere teşekkür edercesine...


   Not: Bu yazı daha evvel Martı Dergisi'nde tarafımdan Ekim ayında yayınlanmıştır. Portekiz hakkında daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak için tıklayın