18 Eylül 2010 Cumartesi

İsrail Kadın Harekatı! (Ortadoğu Dosyası: İlk Bölüm)

   Geçen gün okuduğum ve beni bayağı bir mutlu etmiş olan haber adına birkaç bir şey yazmadan geçmeyeyim dedim, zira barış adına ne varsa kırıntısına kadar toplamak zorunda hissediyorum kendimi. Bulmakta en çok zorlanılan ve elde edildiğinde de kıymeti bilinmeyen sevgili misali barış da kendinin gösterip geri çeken nazlı bir kavram. Hele Ortadoğu'dan bahsediyorsak nazlanma kat sayısı gittikçe artıyor!

   Sözde barış görüşmelerinden sonra durumun vahameti ortada. Taş olduğu yerde duruyor ve bir Allah'ın kulu ''Şuna bir el atalım da ayağımıza takılmasın artık'' demediği için de bu ağırlığını koruyor. Kadınların barış konusunda erkeklerden daha azimli, hevesli ve güçlü olduğunu söylerim hep. Kimileri buna gülüp geçse ve feminist bir yaklaşım olarak değerlendirse de, ki bendenizin uzaktan yakından alakası yoktur feminizm akımıyla. Kendimi zaten erkeklerle eşit görüyor, cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldığımdaysa kendi adaletimi gerçekleştiriyorum. Herhangi bir kuruma ihtiyacım yok beni savunması için, bu da yazıma feminist yakıştırması yapacaklar için ön uyarıdır.

    Bazı İsrailli kadınlar geçen mayıs ayında yaptıkları işi tekrar yapmaya hazırlanıyorlar, diğer yandaysa Alman Yahudi Sesi Örgütü'nün lideri Kate Katzenstein-Leiterer Gazze'ye yeni bir yardım gemisi göndermeyi planlıyor, büyük bir risk. İsraildekiler için ise çift taraflı risk mevcut. Çünkü geçen mayısta yaptıkları gibi yeniden Filistinli kadınları Tel-Aviv sahillerine götürüp beraber eğlenmeyi planlıyorlar. Bu şu demek: İsrailli kadınlar adam kaçırmaktan, Filistinlilerse sınırı geçmekten cezalandırılabilirler. İki ucu yaldızlı değnek durumundaki İsrail Hükümeti'nin ne diyeceği ya da tam olarak ne dediği meçhul. Tepkilerin olacağı kesin halk tarafından, beni asıl meraklandıran Netanyahu'nun ne tepki vereceği ya da tepki verip vermeyeceği.

   Kendisi katı kuralları ile tanınıyor. Alman Yahudi Sesi Örgütü'nün basın açıklaması şu: ''Bazıları yaptığımız şeyi ihanet olarak görüyor. Fakat asıl soru onların bütün hakkında gerçekten ne bildikleri. Bazı insanlar eğitilmek istemiyor.'' Bu açıklamadan da anlaşılan şu ki, bu kadınlar tepkiyle karşılandı ve de ihanet etmekle suçlandı. Her millette barışı baltalamak isteyen ve de bundan ne çıkar sağladıkları maalesef aşikar olmayan insanlar yaşamakta. Toplumlara düşen haklarının ne olduğunu bilmek öncelikle. Bir şeyi savunabilmek için öncelikle onun ne olduğunu bilmeliyiz. Toplumlar neden kaybederler, bir de işin bu boyutu var.

    Ortadoğu toplumunun kaybettiği nokta dini dayanak olarak görüp eski kinleri yüzyıllar geçmesine rağmen terk etmemeleri. Kin ve din. Apayrı kavramlar ve ikisinin bir cümle içerisinde kullanılması bile savaş sebebi olabilir. Fakat bu insanların yaptığı tam da bu. Gerçi durumu oraya gitttiğimde daha iyi anlayıp sentezleyebileceğime inanıyorum, umarım bu dileğim gerçekleşir de daha somut verilerle burada olurum gelecek sefer. Okuduklarımdan, yaşadıklarımdan ve de duyduklarımdan çıkartılabilecek yorumlar bunlar. Daha derinlere inmek benim tez konum olacak, buna inanıyorum. Belki yayınlama şansına da sahip olabilirim düşüncelerimi.

    İsrailli kadınları tüm kalbimle kutluyor ve destekliyorum. Savaşın sivil boyutuna karşı çıktıkları, ümitlerin enkazlarına el atma cesaretini gösterdikleri için!

2 yorum:

  1. Ben ben ben haritada dezniz görmüş boğulmuş
    ben ben ben dokuz köyün sahibi dokuz köyden kovulmuş.

    Yazılarından yararlanıyoruz. Yüreğine sağlık..

    YanıtlaSil