13 Eylül 2010 Pazartesi

Her Şeyiyle Pamir Kırgızları

   Türk kavimlerinin büyüklüğü ve etnik çeşitliliği hakkında ciltler dolusu kitaplar yazılıp çizilmiştir şimdiye dek. Ne kadar büyük ve yayılmacı politika güden bir toplum olduğumuz tarihi delillerle de aşikar. Nitekim boşa demiyorlar acaba Kızılderililer de Türk müdür diye! Mümkündür, Türk milletinin yolculuk konusundaki akıl almaz maceraları vardır, sevmeyiz ki biz millet olarak yerleşikliği, kanımızda var göçüp gitmek kısrak misali!

   Bizim Pamir Kırgız boyumuz ise her şeye (modernizm ve de 21. yy dahil) direnmiş ve de Afganistan'da dağların tepesinde yaşamayı kendine reva görmüş bir topluluk. Reva görmüş diyorum çünkü kendileri milenyumdan evvel Kırgızistan tarafından ülkeye çağrıldı, fakat onlar bu eve dönüş çağrısını reddederek göçebe ve de medeniyetten binlerce fersah uzak dağlarda sürgün misali bir hayat sürmeye devam ettiler. Amerikalı bir profesörün insanın Pamirlerin dağlarında yaşamayı hak etmiş olması için büyük bir suç işlemiş olması gerektiğini söylemesi de bu yüzdendir belki de!

     Coğrafyaya bakıldığında ne kadar çetin koşullarda yaşanıldığını anlamamak mümkün değil. Dört bir tarafı dağlarla çevrili ve de en yakın okula 4, en yakın sağlık ocağına ise atla 8 günde ulaşılabiliyor, o da eğer kışı atlatmış ve de talihliyseniz. Çünkü coğrafya sert ve de çevreyi bilmeyene aman vermiyor. Amerikalı etnolog Ted Callahan'ın tüm kışı orada, o insanlarla aynı koşullarda yaşayarak geçirmesi beni en etkileyen tarafı oldu. Neden biz Türkler olarak yeteri kadar ilgi göstermeyiz anavatanımıza da başkaları deli olur onun için, hala muamma bence. Doğuculuğum tutmadan yazıma devam etmek istiyorum. Kışlar ısıran bir soğuğu getiriyor, -50 derece... Yazları dahil akşamları battaniyesiz yatmak imkansız. Ekimden itibaren kar hiç kalkmıyor, yazları da ara ara yağıyor.

    Peki kimdir bu insanlar, neden oradalar?

    Acaba Amerikalının dediği gibi bir suç mu işlediler ki oradalar? Daha öncede belirttiğim gibi, bu onların seçimi. Ama dünyanın en ücra yerlerinden birinde bile politikanın sökmesi benim kadar sizi de şaşırtacaktır. Abdül Reşit Han'ın liderliğinde 30 yıldır varolan Pamirler, liderlerinin de etkisiyle (ki kendisi ağalıktan ve de hükümetten gelen yardım parasından gayet memnun) orada zor bir hayat sürmekteler. Politik oyunlar ve cehaletin yarattığı durumlar evrensel, ama bu televizyonsuz, ilaçsız, kitapsız Müslüman toplumunun bundan haberinin olmaması hiç de şaşırtıcı değil. Onlar azami sınırlarda yaşamaya çalışıyorlar ve yaşamaya çalışırken kültürel değerlerini yaşatamamaktan dolayı huzursuzlar. Yaşama tutunma savaşı onları değerlerinden ve de ahlaktan biraz uzaklaştırmış. Erkeklerin büyük çoğunluğu afyon bağımlısı, ve kadınlarında bir %5'lik kısmı. Sorduğunuzda aldığını cevap şu: Ne yapabilirim ki? Bu benim burada yaşadığımı unutmamı ve acımı (çoğunlukla diş ve de baş ağrısı) dindirmemi sağlıyor.

Böyle bir coğrafyada insanın yapabileceği şeyler sınırlı elbette. Yazın göç edip hayvan otlatıyorlar, kışınsa bir bakıma daha iyi evler yapıp tüm kışı yatarak geçiriyorlar, ki bu da pek fayda sağlamıyor. Bir kısır döngü var orada, eğer kış çok karlı geçerse hayvanlar telef oluyor açlıktan. Eğer kış iyi geçerse de pek sevinemiyorlar, çünkü bu bir dahaki kış kötü geçecek anlamına geliyor.

Kadın ve bebek ölümleri had safhada, tıbbi yetersizlik ve ilkel tedavi yöntemleri. Ted sadece parmağının yanlış kayna(tıl)ması ile paçayı kurtarmış olabilir, ama orada bebekler ve kadınlar tehlikede. Callahan'ın doğum hakkında anlattıkları tüyler ürpertici ve de insanlıktan uzak. Müslüman olmaları sebebiyle kadınlara el süremeyen, dolayısıyla yardım da edemeyen Ted'in de en büyük sıkıntısı kendini her alanda gösteren dini baskı olmuş zaten.... Kadınların erken yaşta evlenmesi (11-13 arası) de ölümlere neden olan bir diğer etken.

     Elin kolun bağlı oturmak da berbat bir his olsa gerek, bizzat Ted'in şahit olduğu, babasının çocuğunu doktora götürmeyip yardım parasıyla da afyona yatırım yapıp oğlunun ölümüne seyirci kalması gibi... Sefalet ve de cehaletin iç içe geçtiği bir kısır döngünün tabi sonuçları.

    Çoğu kez kandırılıp parası çalınan Ted'in şikayeti olmamış, yeter ki iyi bir şey için harcansın, ama bu da şüpheli elbette. Çoğunluğu afyon bağımlısı bir topluluk ve de başıboş insanlar... Bu ikisinin sonuçları pek de hayırlı olmasa gerek. Hiçbir millet için...

   Okurken bir parçamın orada kaldığı yerlerden biri olmaya başladı Pamir Bölgesi de.. Bana içimdeki steplerin çöllerden daha fazla olduğunu hissettiren bir şeyler, bu da Doğuyla aramdaki inanılmaz bağdan kaynaklanıyor olabilir aslında. Ortadoğu açılımımdan sonra Orta Asya'ya da bir bakarım belki köken keşfine çıkmışken. Kim bilir?

4 yorum:

  1. Bu dünyada rahatlık ve huzur var mı ki. Aynı şey dünyanın en iyi kentlerinde bile bir başka şekilde büyük insanlık dramları yaşanıyor. Neyazık ki daha dün bir minibüs kırmızı ışığı geçerek bir tankere çarptı. Bir sbaniyede onüç kişi hayatını kaybetti. Ne yazık ki cehalet ölümdür, İlim hayattır.

    YanıtlaSil
  2. national geographic okuyor sandım kendimi.

    YanıtlaSil
  3. o hissi verebildiysem ne mutlu bana :)

    YanıtlaSil
  4. Sıkıntı şu ki evvelini araştırmadan yazdığın belli bu yazıyı.Pamirin tarihini bilmiyorsun ve oradaki siyasi yapıyı da tamamen yanlış anlatmışsın.Ted son dönemde oraya çıkmış biri ve oraya çıkanlardan en bilgisizi.Bu yazı beni çok üzdü açıkçası...

    YanıtlaSil