28 Aralık 2010 Salı

Afganistan'da İnsan Olmak

    AFGANİSTAN denen toprakların jeopolitik konumu ve siyasal sorunlarını bir kenara bırakırsak eğer, karşımıza çıkan sosyal sorunların varlığının akıl almaz boyutlarda olması, bugün bunları kaleme alma günüdür dedirtti. Coğrafyada yaşanan olumsuzluklar veTaliban sonrası rejimin hala varlığını sürdürmesi, Afganistan'ı 21. yüzyılın çok uzağında bir ülke yaptı hepimizin az çok bildiği gibi. Afganistan üzerine yazıp çizen her insanın da değinmeden asla geçemediği bu sosyal sorunları, belli kaynakları da ölçüt alarak aktarmaya çalışmak, bir Uluslararası Af Örgütü destekçisi ve insan hakları savunucusu olarak boynumun borcudur.

     Tarih sıkıcı gelir çoğu insana. Ama Afganistan gibi bir ülkenin“nereden-nereye” ikilemini göstermek için de aktarılması gereken bir kısa tarih döngüsü var elbette. Ben de “Dur, şunu kısa bir hikaye yapayım da, kimse sıkılmasın” bazında bir küçük olay örgüsü yaratıp, konuya hikayeyle girmek istedim. Işıklar kararsın lütfen!

“... Orta Asya'nın ücra bir köşesinde kendi halinde yaşayan Afganistan adında bir ülke varmış zamanında. Halk çok zengin değilmiş, ama kendi yağında kavruluyormuş da. Dönemin Sovyetler Birliği'nin gözü Afganistan'daymış, bunu duyan ABD hemen bölgeye damlamış! Bir savaş başlamış, sözde Afganistan'ı sosyalizmden korumak adına.  Bombalar patlamış ülkenin dört bir yanında. Fetret devrinden yararlanan Taliban yönetimi ele geçirip kendi halkına eziyet etmeye başlamış. ABD ise El-Kaide harekatını bünyesinde barındırdığı iddiasıyla Afganistan'ı cezalandırmak istemiş. Amaç Rusya’yı bölgeden uzaklaştırıp, sosyalist dalganın içeriye sızmasını önlemekmiş tabii ki, ama savaştan bitkin düşmüş Afgan halkı kandırılmış. Koalisyon güçleri tarafından yönetilmeye başlamış Afgan toprakları bu kez de. Ama Taliban etkisi yok olmamış elbette. Kadınların özgürlükleri bir bir alınmış ellerinden, erkeklerinse onurları. Halk her şeyini kaybetmiş, ellerinde bir kuru canları kalmış 21. yüzyılın ilk çeyreğinde....”

    Işıklar açılsın tekrar... Afgan halkının bitmeyen çilesini anlatmak için somut örnekler ararken, elime kitap ve film gibi gerçekten etkileyici ve bilgilendirici materyaller geçti. İlk okuduğum ‘Çalınan Yüz’ romanında, onuru ve yaşam hakkı elinden alınan Afgan kadınının çektiği acılar ve gazeteci olmak isterken, eğitim hayatına Taliban tarafında son verilen bir genç kızın yaşadığı sancılı dönem anlatılır. Yazarın gerçek hayat hikayesi olan bu kitap,  Fransa kadın hakları harekatını bu kez Afganistan için ateşlemiştir. Geleceğin gazetecisi olarak acaba Latifa'nın yerinde olsam ne yapardım diye düşünmeden edemedim... Kim benim elimden yazma, araştırma, konuşma hakkımı alabilir ki? Bir avuç cübbelinin eline bırakılmış sözde dini uygulamaların çarpıklığını çok iyi dile getiren Latifa'nın gerçek yaşam öyküsünden gerçekten etkilendiğimi söylemeden geçemezdim. Latifa ve onun gibi binlerce kızın hayalleri ellerinden alındı. Latifa kaçabilecek kadar şanslıydı ama ya diğerleri? Kırılan hayaller?

    ‘Kandahar’ filmine gelecek olursak durum yine parlak değil. Bir gazeteci kadın (ki meslektaşlarımı örnek alıyorum hep) yıllardır görmediği kardeşinin intihar edeceği haberini alıp Afganistan yollarına düşerse ne olur? Beyhude çabaları sonucunda Afgan halkının acıları bir kez daha gözler önüne seriliyor, bu kez kadın-erkek farkı gözetmeden hem de… Uzuvlarını kaybedip aylarca Kızılhaç çadırı önünde protez kol, bacak, el arayan insanlar, insanların doktora açlıktan gidip ilaç yerine ekmek alarak dönmeleri, kadınların o rezil burka denen çuvalları giymeleri ve ufacık çocukların eline kitap verilmesi gereken yerde birer imam haline getirilmeleri... Nefesinizi tutarak izleyeceğiniz ve Afgan türküleri hakkında fikir sahibi de olabileceğiniz muhteşem bir film...

    ‘Uçurtma Avcısı’ ve ‘Bin Muhteşem Güneş’ romanlarıyla hafızalarda yer etmiş olan Afgan asıllı ABD vatandaşı Khaled Hosseini’nin binlerce kilometre öteden vatanının özlemini çekmesi ve sosyal sorunlara olan hassasiyeti sebebiyle yazdığı birbirinden muhteşem okunası iki roman. Afgan sıcaklarını içinizde yaşarken, gerçeklerin hoyrat soğuğuyla kendinize gelip bir fırtına havasında okuyorsunuz ikisini de. Kadın olarak hassasiyetimi geçtim, insan olarak akıttığım o ılık gözyaşlarının birer dua haline gelip Afganistan üzerine yağması için nelerimi vermezdim ki... Küçük yaşta ailesini kaybedip, kendinden çok büyük bir adamla evlendirilen bir kızın nasıl kadın haline geldiğini ve yılların Afganistan'la onun üzerindeki acınası ve tamamıyla gerçek etkisini hissettiğiniz ‘Bin Muhteşem Güneş’, hayatınızın üzerinde bir kez daha düşünmeniz için bir şans diye düşünüyorum...

    İki yıl evvel ailemle izlediğim ve şu an adını maalesef hatırlamadığım, okumak isteyip de Taliban askerleri tarafından her seferinde engellenen 5 yaşındaki o küçük Afgan kızı unutamadığım için anmak istedim. Geçenlerde okuduğum bir yazıda kadınların artık ekmek için dilenmeye başladığını öğrendiğimde artık sabrımın sınırındaydım Afganistan konusunda. Dudaklarımı ısırdım ağlamamak için, ama dayanamadım. Oturdum ağladım, arkasından ağlanmamışlar için belki de. Güçlü olmak örneği denince aklıma Afgan insanının gelmesi tesadüf değildir; kavrayıştır. Bu insanlar gerçekten güçlü, sadece cesarete ihtiyaçları var ve ekmeğe...

    Hikayemi baştan okudum ve yıllar sonra çocuğuma ya da torunuma sonunu nasıl anlatacağımı düşündüm. “Afganistan halkı el ele verip Afganistan'ı kalkındırdı ve o topraklar da artık silah sesi yerine barış çanlarının sesi duyuldu, çocuklar hep güldü, kadınlar onurlarını geri aldılar... Afganlar sonsuza dek mutlu yaşadılar...” demeyi ne kadar da isterim yıllar sonra. Şimdi de isterim de, hayalperestliğin uç noktalarında gezinmek olur, hayal kırıklığına uğrarım diye korkarım.

    Umut insanıyım ben, varsın beni ütopya anlatmakla suçlasın diğerleri. Bir gün gelecek elbet, yaşamlar değişecek. Harabelerden, yıkıntılardan ve küllerinden doğacak insanlar. Anka kuşunun kanadında selamlayacaklar dünyayı ellerinde defne yapraklarıyla; Ütopyalar güzeldir!




4 yorum:

  1. yazıyı okuyunca aklıma rambo 3 geldi.

    YanıtlaSil
  2. Özgürlük çok güzell dimi:) sewgililer günü hediye çekilişime bekliyorum.sewgiler

    YanıtlaSil
  3. Burada bahsedilen konuyla hediye çekilişi arasındaki analojiyi kuramamış olsam da teşekkürler.

    YanıtlaSil