2 Mart 2011 Çarşamba

Toplumsal Şiddet


  
    İstatistikler ne gösterirse göstersin, toplum ibresi hep şiddeti işaret etmekte. Açtığımız her kanalda, okuduğumuz her gazetede bir cinnet haberi, bir töre cinayeti, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı söz konusu. Haberleri izliyor ve televizyon karşısında donuyorum her seferinde. Biz ne hale geldik böyle diyorum… Şiddet sever, hoşgörüsüz ve pervasız olduk sanki yıllar geçtikçe. Kimileri hayat koşulları bizi bu hale getirdi diyor, kimisi de eğitimsizlikten. Herkesin kendine göre bir fikri var; olmalı da. Demokrasi her vatandaşa konuşma hakkı veriyorsa eğer, herkes konuşmalı ve düşüncesini belirtmeli. Eğer söz konusu toplumsal yapıysa, burada birçok sesin, görüşün olması gerekir.

    Toplum söz konusuysa eğer, bunu bir matematik denklemine dönüştüremeyiz. Toplum çoklu etkenlerle donatılmış canlı bir yapıdır ve bu etkenler bir sonuca bağlanamaz. Toplumsal yapıyı oluşturan kurumlarda meydana gelen herhangi bir aksanlık, öbürünü de etkiler. Öyleyse nasıl çıkıp da ‘’ Sebep sadece şudur!’’ denilebilir? Yanlış da toplumu tekilleştirmekten, onu anlayamamaktan doğmuyor mu zaten? İçinde yaşadığımız aile de dahi her birey kendi düşüncesine sahipse ve zıt görüşleri savunuyorsa her biri, nasıl toplumsal yapının homojen olmasından bahsedilebilir? Toplum sadece ekonomistin, tarihçinin, psikologun ya da yazarın bakış açısıyla tanımlamaz. Pozitif ve normatif bilimlerin hepsinin temelinde insan yatar ve her biri insanı kendi disiplini içerisinde inceler. Heterojen bir yapıya tekli yaklaşım söz konusu olamaz, olsa da bu geçersiz kılınmalıdır. Elbette bir açık verir bir yerinden, tam oturmaz kapak zaten. Toplumsal şiddetin temelinde de bu iğretiliğin yarattığı nedenler yatar aslında.

    İdeal toplum modelinden uzaklaşıldıkça toplumda aksamalar meydana gelmeye başlar. Her bir aksaklık da insanoğluna zarar olarak geri döner. Bugün biz hala töre cinayetinden bahsedebiliyorsak, hala kızlar aileleri tarafından çocuk yaşta evlendirilebiliyorlarsa, çocuk istismarcıları kol geziyorsa sokaklarda toplum bir düşüş yaşıyor demektir. Farkına varılmayan her delikten sızmaya başlar suçlar ve kuşatmaya başlarlar her şeyden bihaber toplumu. Bugün yaşanılan toplumsal sorunlardan biri olan şiddet ise bu suçlardan sadece bir tanesidir. Sokaklarda, evlerde ve ortak alanlarda yaşanan bu sorunun temel sebeplerine inmemiz istense bizden, yaşanan beyin fırtınasına şaşar kalırsınız.

     Eğitimle başlar her şey ve ölene kadar süren toplumsallaşma sürecinde de doğumumuzdan itibaren çok büyük rol oynar. Eğitim alanında yaşanan sıkıntılar, okulların eksikliği, öğretmenlerin ilgisizliği ve eğitim sisteminin yetersizliği birleştiğinde ortaya eğitim temeli sağlam olmayan bir nüfus çıkar. Eğitim ailede başlar derler. Bu doğrudur. Peki, ya aile de eğitimden yoksun bırakılmışsa? Çocuk bu temeli nereden alacak? Kendi kurallarını kendi koyan ve orman yasalarının geçerli olduğu, mahalle baskısının hakim olduğu bir toplumda  büyüyerek birey olma yolunda ilerleyecek olan çocuk, nasıl olacak da insanı insan yapan değerleri, örfü, adeti ve normları öğrenecek? Eğitimin yadsınamaz ölçüde bir önemi var ve toplumsal buhranların temelinde yatan nedenlerden biri de maalesef hala eğitim. Maalesef diyorum; çünkü hala 21. Yüzyılda eğitim sorunlarından bahsetmek ayıp geliyor bana…

   Aile faktörünün payı nedir peki burada? Bireyin sosyalleşme süreci ailede başlar ve birey reşit olana dek aile koruması altındadır. Ailede yaşanan her sorun bireyi doğrudan ve derin bir şekilde etkiler, hayatını önemli ölçüde şekillendirir. Farklı toplumsal tabakalardan gelen çocuklar arasında bir araştırma yapıldığını varsayalım. Çocukların sofrada yemek yeme alışkanlıklarından, oturup kalkışlarına; düşünce yapılarından, hayallerine kadar çoğu şey taban tabana zıt çıkacak ve içinde yaşadıkları aileden görgü kurallarından tutun da, tuttukları futbol takımından siyasi görüşlerine kadar aralarında büyük farklılıklar olduğu görülecektir. Aile içi şiddete maruz kalan küçük bireylerin ise hemen ayrımına varılabilir. Şiddet şiddeti doğurur ve hızlı bir şekilde yayılır.

    Ekonomik koşulların insanların üzerinde yarattığı psikolojik ve sosyolojik baskıdan söz etmek gerekirse, yaşanan olaylara bir göz atmak yeterlidir. Genelde şiddete maruz kalan ve şiddet uygulayan bireylerin geldiği toplumsal çevrelerin gelir seviyesi bellidir. Burada amacım kesinlikle o çevrelerden gelen bireyleri aşağılamak değil, toplumsal gerçekliklere parmak basmaktır. Ekonomik nedenlerin insana yaptırabileceği şeyler gerçekten de korkunç. Yüz TL için komşusunu öldüreni de var, uçurumdan atlayanı da. Her örneklem mevcut toplumumuzda ne yazık ki. Para yaşam için en önemli araçlardan biri ve yok saymak imkansız olduğuna göre ekonomik nedenlerden doğan toplumsal sorunları yok etmek de, ekonomik koşullar düzeltilmedikçe imkansızdır.

   Gelelim içinde yaşadığımız yüzyıla ve getirdikleri kadar götürdüklerine. Teknolojinin yaşamımıza girmesiyle daha bir asosyal olduk sanki, attık üstümüzden hoşgörü maskesini bir anda. Ahkam kesmeler başladı, bir ayarsızlık hepimizde. Umurumuzda mı kim kırılmış, kim ne demiş? Sevecenlikten adım adım uzaklaştıkça, sıyrıldıkça iyilik pelerininden, başladık kötülüklerin kölesi olmaya. Şiddet ise bu kötülüklerin bir parçası, hem de büyük… Erdemlerimizi yitirdikçe daha bir taşlaştık, başkalaştık toplum olarak. Kolay sinirlenir olduk, bahaneler yarattık saldırmak için öfkeden çakmak çakmak gözlerle.

     Tüm bu etkenler birleştiğinde ise ortaya deforme olmuş bir toplum çıkıyor elbette. Bir yarısı eksik, ayağa kalkmaya çalışan. Kangrenli bir kol gibi, kol dipten kesilmedikçe hasta kurtarılamaz hani… Ama bu toplum, insan vücudu değil ki! Keselim desen neresinden başlayabilirsin? Hangi bir yerini kesip atsan kurtulur ölümden toplum?

     Peki, biz birey olarak kendimize dönüp şöyle bir baktığımızda toplumsal şiddet adına, her kem göze kötü söze karşı cellat kesilen dilimiz, toplumsal şiddet karşısında ne işe yarıyor?

2 yorum:

  1. Güzel bir pazar yazısıydı bu. Tam istifade edilecek bir yazı. müstefid olduk. Bilinçli toplumu için harekete geçilmeli. Etik ve estetik değerlerle gelecek tasarlanmalıdır. teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim kaliteli yorumunuz için :)

    YanıtlaSil